
2019 Aralık ayında Çin’de kendini göstermeye başlayan COVID-19’un etkilerini Mart ayı itibariyle Dünya’da da görmeye başladık. Dünya’da 1 milyonun üzerinde insanı etkileyen ve yüksek sayıda kişinin ölümüne sebebiyet veren bu virüsün yaşantımıza da çok büyük etkileri oldu.
Nerdeyse Dünya’daki bütün ülkeler sınırlarını kapatırken, her ülke bu virüsle savaşmak adına farklı politikalar izledi ve izlemeye devam ediyor. Bir çok ülke resmi karantina altına girdi. Ülkemizde de bu durum her ne kadar resmi uygulanıyor olmasa da bireyler kendilerini karantina altına almaya başladılar. Çoğumuz fiziksel ve sosyal temasımızı azalttık, zorunlu ihtiyaçlar dışında dışarıya çıkma eylemimize son verdik.

Evlerimizde otururken aynı zamanda sosyal medyadan ve televizyonlardan rakamları, ilerlemeleri, doktorların tavsiyelerini dinlemeye ve takip etmeye başladık. Bunları yaparak bir çok alışkanlığımızdan uzaklaşmış olduk, evimizden çalışmaya başladık, evde eğitime geçtik. Kısacası hayatımız hızlı bir değişime girdi ve biz bu değişime yabancıydık, kendimize yabancılaştık belki de.
Mart ayının sonlarına doğru nerdeyse hepimiz bu kaygı sebepleriyle marketlere koşup tuvalet kağıtlarını, yiyecekleri depoladık. Bu durum aslında en ilkel hayatta kalma iç güdüsüyle yapılan davranışlardır. Fakat zaman ilerledikçe duruma ayak uydurabilmeye, alışmaya başladık. Bize yabancı olan bu durum bize tanıdık bir durum olmaya başladı, kabullenme başladı, normalleşmeye başladı.

Bu sürecin psikolojik etkilerinin en başınca kaygı problemlerini ve stresi koymak yanlış olmaz. Bu süreçte bir çok kaygı türünden bahsedebiliriz; bilinmezlik, belirsizlik, sağlık, ölüm kaygısı, kendini yeterince koruyamama kaygısı, ekonomik kaygı, yalnızlık kaygısı bu kaygıların başında gelmektedirler.
Kaygı her zaman endişe verici bir durum değildir. Yukarda saydığımız belli başlı kaygı türleri, içinde bulunduğumuz durum şartlarında son derece normal olarak adlandırabileceğimiz kaygı türlerindendir.
Yaşadığımız kaygılar kendini nasıl gösterir?
Kaygılarımız bir çok şekilde kendini gösterebilir. Yaşadığımız hislere ve fiziksel semptomlara karşı kendimizi bilinçlendirip, potansiyel olarak yaşayabilceğimiz durumları tanımalıyız.
- Fiziksel etkileri : Kalp çarpıntıları, nefes almada zorluk hissi, yorgun ve bitkin hissetme, baş ağrılarında artış, egzama, astım, bağışıklık sisteminde düşüş…
- Ruhsal etkileri : odaklanmada zorluk, sıkılma, bir yere sığamama ve daralma hissi, depresif ruh hali, verimsizlik...
- Duygusal etkileri : kaygı, stres, öfke, mutsuzluk, gerginlik, korku, yalnızlık hissi, suçluluk hissi, özgüvenin düşmesi, …
- Davranışsal etkileri : öfke kontrolü, yeme bozuklukları, uyku problemleri, ağlama krizleri, tik, unutkanlık, bağımlılıklar, hiperaktivite, sinir krizi, obsessif kompülsif davranışlar (temizlikle ilgili daha çok)…
Kaygılarımızla nasıl başa çıkabiliriz?
Doğru bilgiye erişim
Bazı danışanlar sosyal medyadaki haberleri okuyarak, semptomlarını internette aratarak ya da her gördüğü bilgiye inanarak daha da kaygılandıklarını belirtiyorlar.

Öncelikli olarak stres faktörü olan doğru ya da yanlış bilgilerden kendimizi koruyabilmemiz lazım. Bilgilerin kaynaklarını araştırmak önemli bir yere sahip. Bununla beraber rakamları her gün kontrol ederken daha çok kaygılı insanlar vefat rakamlarına bakmaya eğilim gösterirler, bu alışkanlığımızı iyileşen kişi rakamlarına çevirmeyi amaçlayabiliriz.
Önlem alın
Doğru bilgiye erişimimizle beraber kendinizi koruma yollarını ve güncel bilgileri uzmanlardan takip edin. Önlemlerinizi aldığınızda kaygılarınız da hafiflemeye başlayacaktır. Bazen kendimizi koruma altına alsak da dışarda bizim kontrol edemeyeceğimiz faktörler de bizi strese sokar. Bu çok normaldir ama her zaman « ben önlemimi aldım gerisi için elimden bir şey gelmez, içim rahat » demeye çalışın. Çünkü evet siz önleminizi aldınız ve suçluluk hissedebilceğiniz faktörleri ortadan kaldırmış oldunuz.
Fiziksel aktivite
Kaygılarımızdan uzaklaşabilmek adına yapabilceğimiz en iyi şeylerden biri de fiziksel aktivitedir, burdaki amaç fiziksel sağlığı korumaktan çok psikolojik sağlığımızı koruma amaçlıdır.
Evde yapılan sporlar her ne kadar fiziksel anlamda bize yardımcı olsa da yine de dışarıda alacağımız oksijenin yerini tutmuyor. Unutmamalıyız ki bu virüs temas yoluyla geçen bir virüs dolayısıyla dışarıda kendiniz ya da aynı evde karantinada olduğunuz kişiyle yürüyüşler yapabilirsiniz.

Kendinizi güvende hissetmezseniz eğer eldiveniniz ve maskenizle de çıkabilmeniz mümkün. Yürüyüş hem fiziksel olarak iyi gelir, hem karantina psikolojisinden az da olsa uzaklaşmamıza olanak sağlar. Aynı zamanda harcadığımız efordan kaynaklı bir rahatlama da yaşamamıza yardımcı olup uykularımızı düzenlememize de destek olur.
Temas kurmaya devam etmek
Bu süreçte sevdiğimiz insanlardan da uzaklaştık fiziksel olarak. Bunun için online olarak teması devam ettirmek stresimizle baş etmemize fayda sağlayacaktır.
Sevdiklerinizle online iletişim kurarken yalnız olmadığımız hissi ile birlikte sizlere biraz olsun hayatın devam ettiğini hatırlatacaktır. Kendimizi tamamen izole etmemeye özen göstermeliyiz.
Başkalarını anlamaya çalışmak
Her birey aynı durumu farklı yaşar. Beraber karantinada olduğumuz bireylerle anlaşmazlıklar yaşamaya başlamış olabiliriz ama unutmayın ki içinde bulunduğumuz bu durum herkese yabancı ve herkes bu durumla farklı şekilde başa çıkmaya çalışmakta.
Öfkelendiğimizde ya da kızdığımızda ayrı köşelere çekilip öfkenin dinmesini bekledikten sonra gidip tartışma yaşadığınız kişiyle hislerinizden konuşabilirsiniz, bu durumun sizi nasıl etkilediğini anlatabilirsiniz.
Yeni hobiler edinmek
Bu dönemde hobileriniz sizi zinde tutacaktır. Online olarak bir çok siteden fikir alabilir, zamanında vakit ayıramadığınız işlerinize ve hobilerinize vakit ayırabilirsiniz.
Yeni yemekler deneyip, sevdiklerinizle paylaşıp, uzun zamandır ötelediğiniz resim kursuna online olarak başlayabilirsiniz. Ya da sokak hayvanlarını besleyerek, hem fiziksek aktivite yapmış olup, hem kendinizi faydalı hisseder, hem hayvan dostlarımızın da karnını doyurmuş olup aynı zamanda da günlük bir rutin de oturtmuş olursunuz.

Kısacası sizi mutlu edecek aktivitelere yönelin. Ertelediğiniz işleriniz için de içinde bulunduğumuz bu durumu bir hediye olarak görmeye çalışın.
Bu süreçte öz bakımımıza da odaklanmak hem kendimizi daha iyi hissetmemize, hem bir uğraşta bulunmamıza hem de kendimizi bırakmamak adına önemlidir.
Rutin oturtmak
Her ne kadar evde otururken rutin oturtmak zor görünüyor olsa bile stresle başa çıkabilmeniz adına önemli bir adımdır.
Özellikle çalışanlar home office olarak çalışmaya geçtiklerinde ilk başlarda rahatlamış hissetseler de süre uzadıkça bu durumdan bunalmaya başlayacaklardır. Bu sebepten işe ya da okula gidermiş gibi hazırlanıp, kahvaltınızı yapıp, giyinmeniz de önem taşır.
Uyku rutinimiz de son derece önemli. « sabaha kadar oturuyorum, film izliyorum, aynı güne uyanıyorum zaten, yapacak bişeyim yok ki » diye belirtmişti bir danışanım.
Rutin oturtmak uyku için de çok önemli dolayısıyla zor da olsa uyku saatlerimizi her zaman alışık olduğumuz saatlerde tutmaya çalışmamız önemli. Bunun yanı sıra uykunun bağışıklık sistemimiz için son derece önemli olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
Duygularınızı bastırmayın
Kaygılandığımızda ya da streslendiğimizde genellikle bizi kaygılandıran durumdan kaçınmak isteriz. Aslında bu kendimiz için yapabilceğimiz hatalardan biri olur.
Hislerimizin normal olduğunu kabul edip, bu hisleri bastırmak yerine bu hisleri yaşamamıza izin vermemiz gerekir, tıpkı bir yas süreci gibi… Yasımızı yaşayıp, duygularımıza odaklanıp, kendimize zaman tanımalıyız.
Panik atak durumlarında; nefes alamama hissi, hızlı kalp çarpıntıları ve sık sık nefes alma yani boğuluyormuş hissi yaşama durumlarında bilin ki nefes alabiliyorsunuz yaşadığımız panik atak bize sanki boğuluyormuş hissi vermektedir ve kısa süre içinde bu durumun içinden çıkacaksınız.
Kriz anı geçtikten sonra bir yakınınızı arayarak sizinle sakinleşene kadar konuşmasını isteyebilirsiniz.
Peki kaygımızla başa çıkamıyorsak ?
Bu dönemde yaşadığımızı kaygılarımız her ne kadar çok normal olsa da bazı durumlarda bu kaygılar normal olmaktan uzaklaşarak bir uzman yardımı gerektiren kaygılara dönüşebilir.
İçinde yaşadığınız kaygılar size fiziksel ve psikolojik olarak rahatsızlık vermeye başladıysa ve içinden çıkamaz, başka bir şey düşünemez duruma geldiyseniz, panik ataklarınız sıklıkla oluyor ve baş edemiyorsanız, kaygılarınız hayatınızın nerdeyse tümünü oluşturuyorsa öncelikli olarak bir uzmandan yardım almanız çok önem taşır.

Depresyon hastalarının ve içinde olduğumuz bu durumdan önce de kaygı bozuklukları olan bireylerin bu süreçte terapilerine devam etmeleri çok önem taşır.
Bunun yanı sıra unutmamalıyız ki kaygılarımızla baş edemediğimiz zaman bu süreç bizi depresyona da sürükleyebilir. Dolayısıyla online olarak uzmanlardan destek almaktan çekinmeyin.
Yazıyı paylaş